Niks, gece
tanrıçasının, kızları Moira (Meriler) veya Erinyeler’dir.
Tanrıçalar üçlü gruplar halinde yer
almaktadır. Bu üçleme hemen hemen her pagan dinde de bulunmaktadır.
Moira’nın (kader
tanrıçaları) lunar sembolü aşağıdaki şekildeki gibidir.
Hilal, dolunay ve
balsamik ay : bakire, anne ve kocakarı üçlemesi olarak adlandırılmıştır. Bu üç tanrıça yazgının üç karekteristiğini de
ifade etmektedir. Clotho (döndüren), Lakhesis (bölüştüren) ve Atropos
(kaçınılmaz olan) olan üçlü tanrıçalardır. Tanrılar ve insanlar ona boyun eğmek
zorundadır.
Clotho, yaşam ipliğini çevirir, kararları he
zaman anlıktır. Babası tarafından
öldürülen Pelops’u yaşama döndürmüştür. Bu Moira, yazgının insanı hiç bir zaman
diz çöktüren lanetlere boğan bir kavram olmadığını anlatır. İnsanın yapabileceği
her şey de yazgının dahilindedir. Clotho olasılıkların tanrıçasıdır, insan
gerçekleşmesi kesin gözüken en ufak bir şeyin gerçekleşmeme olasılığını göz önünde
tutarak, umudu geliştirmiştir.
Lakhesis, yaşam ipliğini ölçer, hesaplarıyla
yazgıları çizer ve insanlara paylarını dağıtır. Lakhesis, sert, kararlı ve
deterministir. İnsanlar ona boyun eğer. Düşük sınıfsal toplumda yaşayan kişi bu
Moira’dan yakınabilir, ancak aynı kişi her şeyin daha önceden belirlenmiş
olmasının rahatlığını da yaşar. Bu anlamda Lakhesis, çocuğun sığınacağı bir
anne gibidir.
Atropos, yaşam ipliğini keser. Ölüm kaçınılmaz ve
en gerçek olandır. İnsanın yazgısı olan ölüm Yunanlılarda kötü görülmez. Aslında en kötü şey doğmuş olmak ve en iyi
şeyse bu dünyadan göçüp gitmektir. Tragedya ile ölüm olayı ölümsüz tanrıça olmaktan daha güzel
bulundu. Ölümün varlığı hayatın değerini arttırdı ve varoluşsal bir değer
yarattı.
Homeros Moira’dan
şöyle bahseder:
““…Klotho, Lakhesis, Atropos tanrıçalar
Ki bilge Zeus büyük üstünlük vermişti onlara,
Ki onlar verir yalnız insanlara
Mutlu ya da mutsuz yaşama paylarını”
Ki bilge Zeus büyük üstünlük vermişti onlara,
Ki onlar verir yalnız insanlara
Mutlu ya da mutsuz yaşama paylarını”
Yazgıyı
hazırlayan bu üç tanrıça, her şeyin üstünde ve dişi tanrıça olmaları, dünyanın
ne kadar feminen olduğununda kanıtı.
Ölüm ve doğum ve canlılıkta kaderin dişi olarak imgelenmesi, hepimizin
rahme düştüğümüz zamandan, gözlerimizi dünyaya açıp tanıştığımız zamana kadar, doğum ve ölüm periyodunun dişil karekterini de
göstermektedir.
Freud, bu dişil ve dolayısı ile içdüsel enerjileri
şöyle açıklamıştır. İdin yaşam ve ölüm
içdüsünden oluştuğunu belirtmiştir. Ölüm içgüdüsü (Thanatos) , insandaki tüm
yıkıcı ve öldürücü güçleri temsil eder. Bu güdü evrenseldir ve tarih boyu olan
savaşlar bunun kanıtıdır der Freud. Kendine yönelik enerji yer değiştirerek
başkasına iletilir. Kendine göstermediği saldırganlık tutumunu başkarına
yöneltir.
Jung ise kader’i
insanın kendi olabilmesi için var olan bir içgüdü olarak el alır. Kaderim şimdi ne olduğum , neden burda olduğum ve bana
ne olacağı’dır.
Kader, doğa,
madde, dünya, vücut ve bilinçdışı Moira’nın ipliğine bağlı olan şeylerdir.
Moira içgüdüsel arzuların ve bilinçsiz ruhu yönetir. Ölümle yüzleşmek insanın
bunu karşısında çaresizliği, egoyu paramparça eder. Moira her şeyden üstündür, egonun arzularından,
entellektüel nedenlerden, prensiplerden, her şeyden.
Erinyeler olarark
bilinen evrendekıi düzen ve doğa yasa bekçilerinin, doğumdan ölüme tekrarlanamayan
Moira yüzü horoskoplarımızda “Pluto” olarak karşımıza çıkar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder