27 Aralık 2013 Cuma

PLUTO VE KADER TANRIÇALARI

Niks, gece tanrıçasının, kızları Moira (Meriler) veya Erinyeler’dir.

Tanrıçalar üçlü gruplar halinde yer almaktadır. Bu üçleme hemen hemen her pagan dinde de bulunmaktadır.
Moira’nın (kader tanrıçaları) lunar sembolü aşağıdaki şekildeki gibidir.


Hilal, dolunay ve balsamik ay : bakire, anne ve kocakarı üçlemesi olarak adlandırılmıştır.  Bu üç tanrıça yazgının üç karekteristiğini de ifade etmektedir. Clotho (döndüren), Lakhesis (bölüştüren) ve Atropos (kaçınılmaz olan) olan üçlü tanrıçalardır. Tanrılar ve insanlar ona boyun eğmek zorundadır.

Clotho, yaşam ipliğini çevirir, kararları he zaman anlıktır.  Babası tarafından öldürülen Pelops’u yaşama döndürmüştür. Bu Moira, yazgının insanı hiç bir zaman diz çöktüren lanetlere boğan bir kavram olmadığını anlatır. İnsanın yapabileceği her şey de yazgının dahilindedir. Clotho olasılıkların tanrıçasıdır, insan gerçekleşmesi kesin gözüken en ufak bir  şeyin gerçekleşmeme olasılığını göz önünde tutarak, umudu geliştirmiştir.

Lakhesis, yaşam ipliğini ölçer, hesaplarıyla yazgıları çizer ve insanlara paylarını dağıtır. Lakhesis, sert, kararlı ve deterministir. İnsanlar ona boyun eğer. Düşük sınıfsal toplumda yaşayan kişi bu Moira’dan yakınabilir, ancak aynı kişi her şeyin daha önceden belirlenmiş olmasının rahatlığını da yaşar. Bu anlamda Lakhesis, çocuğun sığınacağı bir anne gibidir.

Atropos, yaşam ipliğini keser. Ölüm kaçınılmaz ve en gerçek olandır. İnsanın yazgısı olan ölüm Yunanlılarda kötü görülmez.  Aslında en kötü şey doğmuş olmak ve en iyi şeyse bu dünyadan göçüp gitmektir. Tragedya ile  ölüm olayı ölümsüz tanrıça olmaktan daha güzel bulundu. Ölümün varlığı hayatın değerini arttırdı ve varoluşsal bir değer yarattı.

Homeros Moira’dan şöyle bahseder:
““…Klotho,  Lakhesis, Atropos tanrıçalar
      Ki bilge Zeus büyük üstünlük vermişti onlara,
      Ki onlar verir yalnız insanlara
      Mutlu ya da mutsuz yaşama paylarını” 



Yazgıyı hazırlayan bu üç tanrıça, her şeyin üstünde ve dişi tanrıça olmaları, dünyanın ne kadar feminen olduğununda kanıtı.  Ölüm ve doğum ve canlılıkta kaderin dişi olarak imgelenmesi, hepimizin rahme düştüğümüz zamandan, gözlerimizi dünyaya açıp tanıştığımız zamana kadar,  doğum ve ölüm periyodunun dişil karekterini de göstermektedir.

Freud,  bu dişil ve dolayısı ile içdüsel enerjileri şöyle açıklamıştır.  İdin yaşam ve ölüm içdüsünden oluştuğunu belirtmiştir. Ölüm içgüdüsü (Thanatos) , insandaki tüm yıkıcı ve öldürücü güçleri temsil eder. Bu güdü evrenseldir ve tarih boyu olan savaşlar bunun kanıtıdır der Freud. Kendine yönelik enerji yer değiştirerek başkasına iletilir. Kendine göstermediği saldırganlık tutumunu başkarına yöneltir.

Jung ise kader’i insanın kendi olabilmesi için var olan bir içgüdü olarak el alır.  Kaderim  şimdi ne olduğum , neden burda olduğum ve bana ne olacağı’dır.

Kader, doğa, madde, dünya, vücut ve bilinçdışı Moira’nın ipliğine bağlı olan şeylerdir. Moira içgüdüsel arzuların ve bilinçsiz ruhu yönetir. Ölümle yüzleşmek insanın bunu karşısında çaresizliği, egoyu paramparça eder.  Moira her şeyden üstündür, egonun arzularından, entellektüel nedenlerden, prensiplerden, her şeyden.

Erinyeler olarark bilinen evrendekıi düzen ve doğa yasa bekçilerinin, doğumdan ölüme tekrarlanamayan Moira yüzü horoskoplarımızda “Pluto” olarak karşımıza çıkar.


23 Aralık 2013 Pazartesi

GELİŞİMSEL PSİKOSEKSÜEL EVRELER VE PSİKOLOJİK ASTROLOJİ






Psikolojik astroloji, kişinin doğum haritasında çocukluğunda yaşamış olduğu gelişim evrelerinin nasıl yaşandığı ile ilgili bilgilere ışık tutmaktadır.
Psikanalizin ilk günlerinde Freud, nevrozların oluşumunda çocuklukta yaşana cinsel içerikli sarsıcı olayların ne denli önemli bir rol oynadığını farketmişti. Bu veriler psiseksüel gelişim kuramının temelini oluşturdu. Bu görüşe göre çocukta psikolojik ve cinsel gelişim, herbiri bir önceki dönemin üzerine kurulan ve önceki beş dönemde tamamlanır.  Bu kurama en yeni katkılarını Erickson, White, Parsons ve Bales getirmiştir.
Psikanaliz kuramı, esas olarak gelişimin ilk üç evresi üzerinde durmaktadır.  Psikolojik astroloji bu kavramlara, haritalarda ilgili sembollerle açıklayarak kişinin hangi dönemlerde ne gibi sıkıntılar yaşadığını ve gerilemenin hayatın hangi safhalarında ne şekilde tezahür ettiğini bize işaret etmektedir. Buradaki tanımlamalan dönemler, kuramların ortak bileşenleri göz önünde tutularak ve astroloji ile birleştirildiğinde ortaya çıkan tanımlamalardır.
1-      Oral dönem:  Doğumdan 1-1/2 yaşına kadar süren bir dönemdir.  Bebeğinn algılamaları,gereksinimler daha çok ağız bölgesined toplanmıştır. Yaşamın ilk yıllarında çocuk çaresiz ve bakıma muhtaçtır. Açlığı giderilmediğinde bebek, bu duygusunu gideren bir nesne aramaya zorlanır ve dış dünya ile bu şekilde ilişki kurmaya başlar. Gereksinimleri düzenli olarak karşılanınca dış dünyaya karşı temel güven duygusu oluşturmuş olur.
Oral evre çocuğun güven ve güvensizlik arasında yaşamış olduğu çatışmayı belirtmektedir.  Haritalarımızda Ay bu fazı betimelemektedir. Ayrıca 1. 4. ve 10. Evler, boğa veya yengeç vurgusu dikkate alınmalıdır.  Ayın yerleşimi ve açıları bu dönemin çocuk tarafından nasıl algılandığını betimler.  Ay-Uranüs açısı olan çocuk annesiyle ilgili iç imajında rahat değildir.  Anneye bir gün gülümserken aldığı ilgi ve şefkati diğer gün elde edemez.  Bu durumda güven duygusu zedelenmiş olur.
Oral dönemin gereğince karşılanmaması ya da aşırı doyurulması bir çok normal dışı kişilik özelliklerinin yaşanmasına neden olur.  Oral karekterli kişiler aşırı bağımlıdır. Ve diğer insanlardan kendileri ile ilgilenmelerini isterler. Oral dönemde iç gerçekli ve dış gerçeklik arasında ayrım yapma yetersizliği şizofrenide yansır. Kendi değerini azaltma ve depresif haller, aşırı mizaç sıçramaları benlik ve çevre imgesi ile ilgili iyilik ve düşmanlık halleri, psikoz manik depresife işaret eder.  Astrolojik olarak bölünme olarak açıkladığımız bu durumu Ay’ın bir çok çeşitli açısı varsa deneyimleriz.  Ay Jüpiter ile uyumlu açılarda duygularına uygun davranırken, natal haritasındaki Ay-Pluto açısı ile yıkıcı davranış türü geliştirecektir.
Ayrıca bu dönemi astrolojik olarak incelerken Neptün’ede özellikle dikkat etmeliyiz.  Çünküü çocuk doğumuyla beraber anneyle bir bütün olarak birlik duygusu içinde yaşar. Anneye karşı geliştirilen özlem ve arzunun ilk aşamalarıda Neptün yerleşimi ve açıları ile tanımlanmış olur.
Oral dönem başarı ile tamamlandığında kişilik aşırı bağımlılık geliştirmeden diğer insanlara verebilme ve onlardan alabilme niteliklerini geliştirir. Böylece diğer insanlara güvenir ve onlardan destek alabilirler.
2-       Anal Dönem:  3 yaşa kadar süre bu dönemde , anüse giden kaslara giden sinirlerin olgunlaşması sonucu iradenin devreye girdiği dönemdir. “Bu dünya nasıl bir yerdir? Yeteri kadar etkili miyim?” sorularının cevabı aranır. Bu evre haritalarımızda Güneş ve Mars arketipiyle anlatılır.  Toprak ve su polaritesinde en fazla zorluğun çıktığı görülmektedir. Anal dönemde özerklik ile utanç arasında yaşana çatışmayı anlatmaktadır. Erikson’nun dediği gibi çocuk için sorun kendine saygısını yitirmeden kendine egemen olmayı öğrenmektir. Bu başarıdan bağımsızlık ve gurur çıkar. Veya anne babanın aşırı müdehaleside çocukta utanç ve kararsızlık duygusuna neden olabilir. Çocuk çevresi tarafından altüst edilmekten kendisini koruyacak kendini ortaya koyup onaylanmasını sağlayacak yöntemler geliştirmeye yönelir. Artık oral evreden sadece anneye ihtiyaç olduğu dönemden çıkılmış, anne ve çocuğun karşılıklı rollerinin olduğu evreye geçilmiştir. Güneş veya Mars’ın Neptünle olumsuz açısı, çocuğu isteklerimi ortaya koyarsam kendimi suçlu hissederim yönelimine götürür. Aynı şekilde Satürn ile açısı kendini ifadede bir tür blokaj yaratır.
Anal döneme ait psikopatolojiler şunlardır. Paranoya, psikopat karakter( iyiye ve kötüye kayıtsız kalmak ve ahlaki değerlere saldırılması halinde suçluluk duymamak), sadomazoşist düzensizlikler(denetleme ve denetlenme, altedme ve altedilme gereksinimleriyle belirginleşir.)ve obsesif kompulsif nitelikte düzensizlikler( karar verme yeteneksizliği ve utanç ve suçluluk duygusu).
Astrolojik yorumlarda ayrıca 3. Eve bakarak çocuğun çevreyi nasıl algıladığı ile ilgili bilgiye de erişebiliriz. Çünkü 3. Ev hareket ile ilgili olup,  hareket ile elde edilen deneyimlerle düşünme ve beynin çalışmasını etkileyen bir süreç yaşanmış olur.

3-      Fallik Dönem: 3. Yaşın sonlarında 5. Yaşın sonlarına kadar devam eden süreçtir.  Cinsel bölgelerin uyarılmasına heyecan duyma ve cinselliğe karşı aşırı ilgili biçimlede yaklaşımların yaşandığı dönemdir.  Bu dönemde artık anne, baba ve çocuk sahnededir. Çocukla anne-babası arasında yoğun sevgi alış verişleri gözlenir, yarışma ve düşmanlık duyguları belirginleşir.Bu döneme Freud Oedipal Karmaşası adını vermiştir.  Erkek çocuğun sevgi nesnesi olan anne , Oedipal dönemde de yerini korur. Erkek çocuk annesine onun sevgilisi gibi davranabilir,  babasının yerine geçmek için girişimlerde bulunabilir. Babasına yönelik saldırgan duygularında ötürü onun tarafından cezalandırılacağından korkar. Pozitif olarak, eğer baba, annedem ayrılmaya yardımcı olacaktır.  Güneşin iyi açılarında baba çocuğu dış dünyaya yöneltmiş ve çocuğun dış dünya ile yüzleşmesini sağlamıştır. Bu astrolojik olarak komplekstir. Güneş ve 4. Ev açılarına ve yerleşimleri incelenmelidir. Bu dönemi yansıtan toplumsal tutumlar, istikrarsızlık, yüzeysellik, çıkarcılık, güven aşırılığı ve kibirliliktir.
Kız çocuğunda ise,  bu dönemde baba ile kurulan ilişki önem kazanmaktadır. Kız çocukta Oedipus karmaşası, babanın sevgisinin ve  verdiği çocukların gerçek sahibi olan anneyle özdeşleşmeye bırakır. Eğer baba iyi bir model değilse,  kız çocuk hayal kırıklığına uğrar ve diğer erkeklerle de aynı şeyi yaşayacağını bekleyerek büyür.  Mesala Güneş-Neptün açısı olan kız çocuk, babayı idealize edebilir, büyüdüğünde onu başka ışıklar altında görüp hayal kırıklığına uğrayıp bu zamanla gelecekteki ilişkilerine tekrar modeli oluşturmuş olur.
Erickson bu evrede çocuğun girişim zihniyeti ve suçluluk duyguları arasındaki çatışmalarla karşılaştığını belirtir. Girişim en büyük yöneticisi vicdan bu dönemde yerleşir. Oedipal dönemde istek ve sevgi beraber çalışır.  Bu fazda aktive olan gezegen Venüs’tür. Örneğin Venüs-Ay açısı, erkek çocukta anne imajı ile aşığın imajının çakıştığını anlatır. Eğer anne onu duygusal ve cinel yönden doyuran bir eşe sahip değilse, kendini çocuğa verir. Bu durumda çocuk için başka bir türlü ilişki kurma şansı da kalmaz. Oedipal dönem sürer. Erkek karısını annesi gibi görüp seksüel hislerini kaybedebilir. Çünkü sosyal olarak anne ile cinsellik tabudur.
Ayrıca bu dönemde ileride homoseksüel eğilimler geliştirecek yönlenmeler kazanabilir. Bazı durumlarda erkek çocuğun babasına olan ilgisi, annesine olan ilgisinden daha baskındır.Dolayısı ile annesine karşı olumsuz düşünceler geliştirir. Buna Karşıt Oedipus Karmaşası denir.  Bu erkeğin haritasında Ay’ın zorlu açıları ile gözlenir ve Güneş iyi açılıysa da baba ile arzularda bulunur.
Fizyolojik  bozukluğu taklit eden belirtiler, bastırmaya bağlı bellek kaybı, anksiyete hali ve fobiler bu evrenin psikopatolojik unsurlarıdır.

Kaynakça    Psikanaliz ve Sonrası ,  Engin Gençtan
Kişilik, Jerry Burger
The Development of the Personality, Liz Green, Howard  Sasportas
Psikoseksüel Gelişim  Evreleri,  M.Deutch ve R.M. Krauss

20 Aralık 2013 Cuma

OĞLAK BURCU







Gözünü hedefe dikmiş, aklı dağın doruğunda, tek başına ve büyük bir azimle tırmanıyor, O'nu yolundan hiç bir şey alıkoyamaz çünkü o bir Oğlak!

Oğlak sadece başarı ve materyalist edinimler için tırmanmaz, doğasında sakladığı farklı bir yanı vardır. Eski semboliği bunu açıklıyor, kuyruğu yılan şeklindedir. Yılan bilgeliği simgeler ve  ayrıca balık semboliği de ruhun bilinmeyen derinliklerinde yüzmesini anlatır.

Oğlak için yaşam, planlanması, hedef belirtilmesi  ve bunun için çaba harcanması gereken ciddi bir iştir.  Dünya reel bir yerdir, ve o en iyi olmalıdır. Zamanı dert etmeden sabırla çalışır, bekler ama istediğini mutlaka alır ve o konuda master olmayı bilir.

Mitolojide Satürn , yeryüzü tanrısı Gaia'nın oğludur. Babası Uranos'u yok ederken gaddar ve zalimce davranabilmiştir. Pragmatist tavırlarını duygusuzca ortaya koyarak gereğini güç adına yapmaktan çekinmez. Bir oğlak için  güç, yönetici gezegeni Satürn'ün açığa çıkardığı gibi çok önemlidir. Gücü kontrol ederek ayakta tutacağını bilir, o yüzden etrafına kuşkuyla bakar. Bu tutum olarak kendine ve dolayısı ile insanlara yönelik inançsızlık olarak belirirse gölge yönünü de yaşamış olur. Kontrol, sınır ve kuralların oluşturulmasına neden olur. Oğlak sınırları limitlerle belirlediği ve oluşturduğu için, bu yapının ayakta kalması için mücadele eder. Bu anlamda o bir fanatiktir. Yeninin gelenekseli yıkması onun için korku dolu bir tecrübe olacaktır. Çünkü kendini güvende hissedebildiği zamanlar gücü ve kontrolü elinde bulundurduğu zamanlardır.

Bir başka yaşadığı paradoks,  kendi istekleri ve toplumun istekleri arasındaki çatışmadır. Toplumun beklentileri ve onayı alındığında kazanılacak prestij, saygı duygusu kendi isteklerini ne kadar doyuracaktır? O bu soruyu bizzat yaşar, Eğer kendi istekleri ile çok önem verdiği toplumsal beklentiler arasında bir bağlantı kurabilirse, gerçek başarıyı kendini gerçekleştirme yönünde kazanmış olur. Ya yapamazsa, o zaman yinede zirvededir ama onu tatmin etmeyen bir ünvanla.

Oğlağın ailesi de onun için önemli olacaktır. Ailede  sorumluluk ve ciddiyet isteyen bir yapıdır. Oğlak çocukları genelde bir çocuğun alması gerekenden fazla sorumluluk almıştır. O küçük yaştan itibaren yaşamın ciddi yanı ile karşılaştığından belkide her şeye bu şekilde yaklaşmaktadır.

Toleranslı olabilirse, diğerlerinin farklı seçimleri olabileceğini anlayabilirse kısacası daha esnek olabilirse kendini geliştirebilir. O kaos'tan korktuğundan, bilinçaltının derin sularında da korkar. İrrasyonel ve duygusal olan şeyler canını sıkabilir. Herşeyi pratik bir şekilde ve somut bir şekilde açıklayabilirken, duygular bu şekilde açıklanamaz. Kendine yeten görüntüsü altında aslında bu yüzden güvensizliğini saklar. İlişkiler onun için hiç te kolay olmayacaktır. Çünkü o bir kere yalnız kalmayı sever ve yardım da istemez.Mükemmel ve doğru yanılsamadır, sürekli tek bir çizgide bulunmak ve kendine hata yapma olasılığı vermemekten dolayı yıpranabilir.

O bir dağ keçisi, yalnızlığın ile belkide  duygularına çıkış yolu arıyor , zirveye her adımda yaklaşmasını bilerek dünya gerçeğinde başarı onun için kaçınılma!